Thursday, December 26, 2013

Fibrozit

Fibrozit ve tedavisi

Mehmet Ali ÖzdemirOrtopedik Rehabilitasyon0 Yorum24 Haziran 2013
sırtmaviFibrosit, fibromyalji ismi ile de bilinir ve fibröz dokunun bilinmeyen nedenlerden dolayı servikal, lumbal ve gluteal bölgede ayrıca özellikle torakal bölgede toplanması sonucu oluşan bir romatizmal hastalıktır. Yerleşim yerleri genellikle scapılalar arası, scapulanın angulus superior ve inferioru, bazen de posterolateral kotsalar ve gluteal bölgedir. Dokunmaya hassas ağrılı şişlikler vardır. Bu nodüller(şişlikler) bazen gözle görülecek kadar büyüktürler. Palpe edildiğinde ya da scapula hareketiyle, krepitasyon veya snapping hareketleri görülür. Sıklıkla hareketli nodüllerdir ancak bazen sertte olabilirler. Çünkü nodüllerin üzerleri adeziv kapsülle örtülmüştür. Kas lifleri arasına yerleşen nodüller lifleri erite ederek ağrıya ve dolayısı ile spazma neden olurlar. Genellikle yumuşak dokuda ki değişiklikler daha belirgindir ancak derinin üzeri de bazen gergin, hafif kızarık ve parlak olabilir.
Nodüller ve çevresi palpe edildiğinde trigger point adı verilen ağrılı noktalar ile karakterizedir. Ağrının nedeni nodüllerin zorlama ya da irritasyon nedeni ile inflame olmasıdır. Deri bulguları artar. Bu durumda kneading ya da friksiyon tarzında masajlar kontraendikedir çünkü zaten ağrının nedeni yanlış zamanda uygulanan masaj yöntemidir.
Hastalığın etyolojisi belli değildir ancak; travmaların, iklimin, kötü postürün, yanlış yapılan egzersizlerin ve diğer romatizmal hastalıkların etkili olduğu düşünülmektedir. Bayanlarda erkeklere oranla daha fazla görülür. Yapılan laboratuar çalışmalarında hiçbir patoloji görülmez. Çünkü fibröz doku vücudun kendi doksudur, MR taramalarında bile fark edilmez. Özellikle sabahları olan ağrı ve huzursuzluk, buna bağlı olarak isteksizlik, baş ağrısı, bazı kişilerde sempatik sistemin irritasyonu nedeni ile mide bulantısı, sırtta lokal yada genel ağrılar, palpasyonda hassasiyet, zaman zaman omuzlara ve kollara yayılan ağrı gibi klinik belirtiler verir. Hastalar sabahları kötü kalktıklarından, iyi uyuyamadıklarından, ağrının dolaştığını, kalktıklarında yüzlerinin şiş olduğunu söylerler.
Tedavisinde hastalara kas gevşetici ve anti-inflamatuar ilaçlar verilir. Fizik tedavi bu hastalıkta önemli bir yere sahiptir. Fibrozitli hastalarda ağrı-spazm-ağrı halkası çok belirgindir ve bu halka kırılmadıkça hastalık devam eder. Fizyoterapide özellikle nemli sıcaklık ajanları kas spazmlarını çözmek için kullanılır. Ancak bu uygulamadan sonra hastalar bir süre dışarı çıkmamalıdır çünkü soğuk havayla karşılaşan vücuda ağrı ve spazmlar geri döner. Sıcaklık ajanlarının dışında, klasik masaj, TENS, manuel terapi ve mobilizasyon teknikleri, traksiyon, ultrason gibi teknikler bu hastalıkta kullanılabilir. Egzersiz olarak hastaya gevşeme egzersizleri, postür egzersizleri, pektoral germe egzersizleri kas spazmını çözmek ve kanlanmayı artırmak için izometrik egzersizler verilir.

Tüm bu egzersiz ve tedavi tekniklerine sitemizde arama yaparak ulaşabilirsiniz…

Elektroterapi

Elektroterapi nedir?

Mehmet Ali ÖzdemirTedavi Teknikleri0 Yorum18 Haziran 2013
elektroterapiElektroterapi, teşhis ve tedavi amacıyla elektriksel ajanların kullanılmasıdır. Tarihçesi oldukça eskiye dayamaktadır. Tıpta bir çok yeni ilerleme ile kıyaslandığında elektroterapinin bir çok şeklinin eski uygulamalarla devam ettiği görülmektedir.
Endorfinler, vücudun ağrı kontrolleri ile ilgili maddelerdir ve elektroterapi bu maddelerin vücutta salınımını artırır. Aynı şekilde elektriksel kas stimülasyonu da vücuttaki endorfin oranını artırmaktadır. Elektroterapinin başarılı sonuçlar doğurması için doğru alet seçimi, uygun ve etkili tedavinin seçimi, doğru uygulama ve sonuçların doğru değerlendirilmesine bağlıdır.
Galvanik akımlar, alçak frekanslı akımlar, galvona-faradik akımlar ve yüksek frekanslı akımlar elektroterapide kullanılan bazı akım çeşitleridir. Bu akımlar çeşitli şekillerde modifiye edilip, farklı şekillerde uygulanarak çok çeşitli hastalık gruplarında test ve tedavi amaçlı kullanılabilmektedir. Ağrılı durumlar, travmalar, kas zayıfıkları, romatizmal hastalıklar, myalji, nevralji, periatrit, artroz ve daha bir çok hastalıkta elektroterapi yöntemi kullanılabilmektedir. Elektroterapinin uygulanma süresi ve uygulanan akımın şiddeti kullanılan akım çeşidi ve tedavi edilecek hastalığa göre değişmektedir.
TENS, Ultrason, Kısa Dalga Diatermi, Rus Akımı, Enterferansiyel Akım, Diadinamik Akım, Faradik Akım, Galvanik Akım elektroterapide kullanılan bazı akım çeşitleridir.

Bu uygulamaların detaylarına ve hastalıklara göre kullanımlarına ulaşmak için sitemizde arama yapabilirsiniz

Kol kırıkları

Üst ekstremite kliniği

Mehmet Ali Özdemirİnsan AnatomisiVideolar1 Yorum2 Haziran 2013
kırık kolÜst ekstremite yaralanmalarında özellikle düşme sonucu oluşan kırıklar sık görülür. Clavicula kırıkları özellikle çocuklarda ve gençlerde sık görülen kırıklardır. Bu kırıklar genellikle kol abdüksiyonda iken ekstansiyon durumundaki el üzerine düşmelerde ve clavicula üzerine gelen direk streslerde görülür. Kemik genelde en zayıf yeri olan 2/3 iç ve 1/3 dış kısmın birleşme yerinde gerçekleşir. Bu kırık vakalarında çok sık olmamakla birlikte brachial pleksus zedelenmeleri görülebilir.
Humerus üst uç kırığı genellikle collum anatomicum adı verilen boyun kısmında görülür. Bu kırıklarda n.axillaris zedelenmesi görülebilir. Corpus humeri kısmında  meydana gelen kırıklarda ise n.radialis zedelenmesi görülebilir. Humerus alt uç kırıkları pek sık rastlanılmayan kırıklar olmasına karşın, brachial arter, ulnar ve median sinir zedelenmesine yol açar.
Radius distal ucunda oluşan colles kırıkları en sık karşılaşılan krıklardır ve genellikle yaşlılarda rastlanır. Bu tip kırıklar sıklıkla dirsek ve bilek eklemi ekstansiyon durumda iken el üzerine düşme sonucu oluşur. Carpal kemikler arasında en sık kırılan kemik ise os scaphoideum’dur ve ön kol pronasyon durumunda iken ekstansiyon durumunda ki el üzerine düşme sonucu ortaya çıkar. Os lunatum dislokasyonları bileğin aşırı şekilde eksatnsiyona zorlanması ile oluşur. Os lunatum genellikle öne doğru kayar ve n.medianus’a bası yaparak carpal tünel sendromuna yol açar.
Vücudun en hareketli eklemi olan omuz eklemi, geniş hareket yeteneğine karşın nispeten zayıf olan eklem kapsülü nedeni ile en sık çıkık meydana gelen eklemdir. Omuz çıkığı genellikle caput humeri’nin anterior’a dislokasyonu şeklinde görülür ve kolun aşırı ekstansiyon ve dış rotasyona zorlanması ile ortaya çıkar. Sıklıkla eklem kapsülünde ve labrum glenoidale’de yırtık meydana gelir. Caput humeri’nin inferior’a dislokasyonu daha nadir görülsede kol abdüksiyondayken gelen darbelerde kolaylıkla açığa çıkabilir.
Radius başı subluksasyonu genellikle 2-3 yaşındaki çocuklarda ön kol pronasyon durumunda iken elin yukarı doğru çekilmesi ile oluşur. Lig anulare radi yırtılır ve bunun sonucunda caput radii yırtılan ligament içinde sıkışır.
Parmaklar arasında eklemlerde inflamasyon oluşmasına artrit denir. Bu artritler mikroorganizmalar tarafından oluşturulabileceği gibi, eklemi zorlayan sürekli hareketler sonucunda da oluşabilir. Romatoid artrit kronik ve ilerleyici bir eklem hastalığıdır. Nedeni henüz kesin olarak bilinmemekle birlikte genelde orta yaş ve üzeri kadınlarda görülür. Bütün eklemlerde görülebilceği gibi, en sık elin parmaklarında görülür ve kalıcı deformitelere yol açabilir.

Sudeck atrofisi

Sudeck atrofisi ve tedavisi

Mehmet Ali ÖzdemirGenelNörolojik Rehabilitasyon0 Yorum1 Kasım 2013

sudeck atrofisiSudeck atrofisi olarakta bilinen “Refleks sempatetik distrofi sendromu (RSDS)” na , kompleks rejional ağrı sendromu adı da verilir. Sudeck atrofisi :ağrı, progressif yani ilerleyici fonksiyon kaybı , kemik zaaafiyeti ve sakatlık ile karakterizedir. Başlıca özelliği yanıcı nitelikte ısrarlı ağrıdır; hafif şekilleri oldukça sıktır – daha şiddetli formları sakatlayıcı olabilir ve tedavisi daha zordur.
Genellikle kalp rahatsızlıkları ya da el veya ayaklarda meydana gelen travmalar sonucu oluşur. Sıklıkla yaşlı kişilerde görülür. Sudeck atrofisi 2 yerde olabilir. Omuz – el ve ayak tutuluşu sıktır. Kolu tutunca omuz-el sendromu adını alır. Omuz-el sendromunda omuz ve elde değişiklikler olmasına karşın dirsek sağlam kalır. Hastaların çoğu 50 yaşın üzerindedir. Ayak tutulmasıda çok sıktır ve en önemli kırık komplikasyonlarından birisidir.
Hasta bölgede: ağrı ve şişlik, deri değişiklikleri, terleme bu sendromda görülen belirti ve bulgulardır.
Tanıda radyografi, bilgisayarlı tomografi ve kemik sintigrafisinden yararlanılır. Sudeck atrofisinin tedavisi ; fizyoterapistler tarafından yapılacak değerlendirmelerin ardından yapılır.Tedaviye ne kadar erken başlanırsa alınan sonuç o derece iyi olur.
Geç dönemde tedavi şansı oldukça düşüktür ve çok zordur.Eğer geç kalmışsanız ve çok zaman kaybetmişseniz ; malesef artık kolay kolay iyi olamazsınız , eski hale gelemezsiniz.Burada ayrıca analjezik ve anti enflamatuar ilaçlarla ağrı azaltılarak kısır döngü kırılmaya çalışılır. Analjezik ve antienflamatuar ilaçlarla birlikte fizik tedavi de verilmesi şarttır.
Tedavide , kalsiyum tek başına yeterli olamaz.Çünkü verilen kalsiyumun zayıf olan kemiklere yönelim mekanizmasında bir aksaklık ve kör döngü söz konusudur.
Fizik tedavi programı kapsamında hastalara birbirini izlyen sıcak ve soğuk uygulamalar, klasik masaj, pasif eklem hareketleri, elektroterapi modüliteleri ve mobilizasyon tekniklikleri uygulanır.

TOS

Torasik Outlet Sendromu tedavisi

Mehmet Ali ÖzdemirGenel0 Yorum9 Aralık 2013
Thoracic-Outlet-syndrome-hands-up-3Torasik outlet sendromu (TOS) , toraksın üst ucunda subclavien arter, ven ve brachial pleksusun sıkışması ile oluşan bir klinik belirtiler topluluğudur. Scalen kaslarda hipertrofi, kemik anormalileri gibi konjenital nedenlerin yanı sıra clavicula kırıkları ve humerus başı çıkıkları gibi travmatik durumlarla da açığa çıkabilir. Etkilenen bölge ve yapılara göre sırtta ağrı, elde şişme ve morarma, bazen elde üşüme, üst ekstremitede his kaybı ve uyuşma sık rastlanılan semptomlarıdır.
Bu belirtiler ile gelen bir hastaya yapılacak fizik muayene çok önemlidir. Adson testi ve omuz hiperabduksiyon testi gibi testler tanı için bilgi verirken, MR ve tomografi gibi görüntüleme yöntemleride tanı koymaya yardımcı olur.
Hastaların bir çoğu fizik tedavi ve rehabilitasyon programından fayda görürken bir kısmına cerrahi müdahale gerekebilir. Cerrahi müdahelede basıya neden olan scalen kaslar gevşetilebilir, en üst costa yada clavicula ameliyat ile çıkarılabilir.
Hasta fizik tedavi programına alındığı zaman öncelikle postür analizi yapılır, tetikleyici testler incelenir. Kas testleri, duyu testleri ve normal eklem hareket açıklığı değerlendirmeleri yapılır. Doğru bir değerlendirme hastalığa neden olan etkeni saptamaya ve en doğru tedavi planını çizmeye yardımcı olur.
Değerlendirmenin ardından egzersizlere geçilir. Sırt üstü yatan hasta kolunu omuzdan 90 derece abduksiyon, dirsekten 90 derece fleksiyon pozisyonuna getirir ve fizyoterapist omuzu eksternal yönünde gerer. Bu hareket ilerleyen aşamalarda kapı kenarında ayaktada yapılabilir. Uzun süre aynı pozisyonda kalan omuzu hareketlendirmek için omuz çarkı egzersiz olarak verilir. Omuz çevresi kasları kuvvetlendirilerek clacivulanın daha iyi desteklenmesi sağlanır. Omurgada serratus anterior ve erektor spina gurubu kaslarına güçlendirici egzersizler verilir. Ayrıca bu hastalara diagfragmatik solunumda verilebilir.

Hastalar günlük yaşamlarında omuzlarını sürekli yukarda tutacak işlerde çalışmamalıdır. Aşırı kilo sinir ve damarlara olan basıyı artıracağı için kilolu hastaların diyetisyen eşliğinde kilo vermesi tavsiye edilmelidir. Omuz üzerinde çanta taşınmamalı, sandalyede otururken sandalyenin kolu destekleyici kısmı olmalıdır. Araba kullanırken kolu destekleyecek bir yastık kullanılmalıdır.

Skolyoz

Skolyoz ve egzersiz ile tedavisi

Mehmet Ali ÖzdemirPostüral BozukluklarVideolar0 Yorum11 Haziran 2013
skolyozSkolyoz, omurganın normalde yere dik bir sütun şeklinde uzanması gerekirken normal yapısını kaybedip anormal şekilde eğilmesidir. Kinezyolojik olarak kolumna vertebralisin lateral fleksiyon ve rotasyon pozisyonunda olmasıdır. Vital kapasitede azalma, kardiyak fonksiyonlarda bozulma, ağrı, kozmetik problemler, psikolojik problemler gibi genel semptomlar ve sorunlar ile karakterizedir.
Temel olarak Fonksiyonel ve İdiyopatik olarak iki gruba ayrılır. Ayrıca eğrinin şiddeti, eğrinin şekli, eğriye katılan vertebra sayısı, tuttuğu dokular gibi bir çok kritere göre de gruplara ayrılmıştır.
Fonksiyonel skolyozda denilen nonstriktürel skolyoz, kolumna vertebralisin sadece lateral fleksiyon şeklinde anormalilikleri ile karakterizedir. Rotasyon yoktur, dolayısıyla yapısal değişiklikler ortaya çıkmaz. Bu özelliği ile diğer tiplere nazaran daha hafif sayılabilir. Fonksiyonel skolyozda mutlaka altta yatan bir patolojik sebep vardır. Sinir köklerine olan basılar, alt ekstremite eşitsizlikleri, günlük hayattaki alışkanlıklar gibi nedenlerle ortaya çıkabilir. Tedavi edilmeyen fonksiyonel skolyoz zamanla strüktürel skolyoza dönüşebilir. Bu nedenle yakın takip ve tedavi gerekir.
İdiyopatik skolyozda en önemli kriter yapısal değişikliklerinde olmasıdır. Kolumna vertebralisin lateral fleksiyonunun yanı sıra, rotasyonda işin içine girmiştir. Eğriliğin baktığı taraftaki kaslarda kısalma, diğer taraftakilerde zayıflama görülür. Kemiksel elemanlarda yapısal sorunlar ortaya çıkabilir.
Skolyoz, tuttuğu dokulara göre osteopatik skolyoz, myopatik skolyoz; eğri şekline göre c skolyoz ve s skolyoz; eğrinin şiddetine göre inklinuar skolyoz ve kollabe skolyoz gibi onlarca farklı sınıfa ayrılır. Skolyoz hastalarında eğrinin derecesi çok önemlidir ve hastalığın tedavi edilmesinde tedavi programını belirler. Eğer eğri derecesi 20 derecenin altında ise sadece egzersiz tedavisi uygulanır. 20-50 derece arasında ki skolyozlarda korse ve egzersiz, daha yukarı derecelerde ise cerrahi girişim gerekir.
Skolyoz, vücudun normal duruşunu olumsuz etkiler. Abdominal ve torakal boşluk arasında ki dengeyi bozar. Normalde ki göğüs kafesinin göğüs üzerinde ki karesel duruşu bozulur. Pelvis bir tarafa eğim gösterirken, omuzlar diğer tarafa doğru sarkma gösterir. Buna dekompasasyon denir. Göğüs kafesi içinde ki organlar normal yerleşimlerinden dışarı doğru itilir. Vücut sistemleri etkilenir. Hatta skolyoz açısının çok keskin olduğu hastalarda parapleji ortaya çıkabilir.

Eğri şiddetinin az olduğu hastalarda fizyoterapist tarafında egzersiz programı uygulanır. Skolyozda tedavi postürü düzeltmek, esnekliği artırmak, kas kuvveti düzensizliğinin önüne geçmek amaçları ile uygulanır. Germe egzersizleri, kas kuvvetini artırıcı egzersizleri verilir. Bu egzersizler içinde en çok kullanılanlar şunlardır;
1-Kuru yüzme egzersizleri
2-Emekleme pozisyonunda başın fleksiyonu ile sırtın kifozunu artırma, başın ekstansiyonu ile lumbal lordozu artırma (kedi deve egzersizleri)
3-Emekleme pozisyonunda burun bir dize, daha sonra diğer dize değdirme
4-Emekleme pozisyonunda, eller sabit tutularak kalçalar ile topuklara oturulur. Burun mümkün olduğunca dizlere yaklaştırılır. Daha sonra burun yatağa sürülerek mümkün olduğu kadar ellerle ileri doğru uzanılır. Gövde hiperekstansiyonu ile baş kaldıralarak başa dönülür. (sudan çıkma egzersizi)
5-Klamp emekleme egzersizleri
6-Hasta dizleri üzerinde dik durur, eğrinin durumuna göre sağa yada sola lateral fleksiyon yapılır
7-S skolyozu olan hastalarda emekleme pozisyonunda resiprokal olarak kol ve bacak olabildiğince ileri uzatılır.
Tüm bu egzersizler fizyoterapistin detaylı değerlendirmesinin ardından hastaya özel olarak çıkarılacak egzersiz reçetesiyle verilir. Eğriliğin şiddetli olduğu durumlarda egzersizlere ek olarak korsede verilir. Daha ciddi durumlarda ise cerrahi operasyon gerekir.

Skolyoz için örnek bir egzersiz programı aşağıda ki videoda gösterilmiştir;

Karpal tünel

Karpal Tünel Sendromu tedavisi ve öneriler

Mehmet Ali ÖzdemirGenelOrtopedik Rehabilitasyon0 Yorum14 Aralık 2013
41660848_carpal-tunnel-syndrome-new-jerseyKarpal tünel sendromu median sinirin bilek seviyesinde ki sıkışması ile oluşur. Bileğin sürekli aynı hareketleri tekrarlaması ya da romatoid artrit gibi bazı hastalıkların neden olduğu bu sendrom ağrı,uyuşma ve karıncalanma hissi gibi belirtiler ile kendisini belli eder.
Daha önce ki yazımızda genişçe değindiğimiz bu sendromun tedavisine ve hastalıkla ilgili önerilere bu yazıda değineceğiz. Karpal tünel sendromu tanısı konmuş bir hastaya ilaç tedavisi, fizik tedavi ve cerrahi girişim ile müdahale edilir. Öncelikle uygulanması gereken ilaç tedavisi ve fizik tedavidir. Semptomların hafif geçtiği, altta yatan sebebin bilindiği ve cerrahi girişimin risk taşıdığı hastalarda medikal tedavi verilir. Başlangıç döneminde el bileği hareketlerinin kısıtlanması ve alınacak antiinflamatuar ilaçlar semptomları hafifletebilir. Steroid enjeksiyonları da sinir etrafındaki şişlikleri azaltarak semptomların gerilemesine yardımcı olabilir.
Aynı zamanda hastalar bir fizyoterapiste yönlendirilmelidir ve rehabilitasyon programına alınmalıdır. Fizyoterapistin değerlendirmesinin ardından hastalara uygun tedavi planı çizilir. Unutulmamalıdır ki hastalığa neden olan faktör ortadan kaldırılmadıkça uygulanacak terapi işe yaramayacaktır. Fizik tedavi için hastalara mobilizasyon teknikleri, ağrı ve ödem için uygun elektroterapi modülüteleri uygulanır. Eswt uygulamaları ile karpal tünele gönderilen ses dalgaları bu bölgede rahatlama ve median sinirde gevşeme meydana getirir. Ayrıca hasatalara güçlendirici egzersizler,ultrason, parafin ve buz uygulamaları da verilebilir.
Fizik tedavi programına alınmış bir hastanın günlük yaşantısında uygun ergonometrik değişimlerde yapılmalıdır. Bileğin aşırı fleksiyon hareketlerinden kaçınılması, klavye kullanımı sırasında bilek altına yükseklik konulması, uygun atel kullanımı ile bilek stresinin azaltılması ve çamaşır yıkama gibi zorlayıcı hareketlerden kaçınılması hastaya tavsiye edilmelidir.
1280px-Carpal_Tunnel_Syndrome,_Operation

Konservatif tedavi yaklaşımlarından fayda göremeyen ileri dereceli vakalarda cerrahi girişim yapılır. Avuç içi – elbileği arasında yapılan bir kesi ile karpal tünele ulaşılır ve tünelin çatısını oluşturan transvers karpal ligament tamamen kesilerek karpal tünel açılır. İlerlemiş olgularda median sinirin kalınlaşmış sinir kılıfına mikroskop altında nöroliz (sinir serbestleştirilmesi) yapmak gerekir. Böylelikle sinir etrafındaki basınç ortadan kaldırılmış olur. Ameliyat sonrası şikayetlerin geçmesi hemen olmaz. Hatta ameliyat sonrası ilk ay içinde ameliyata bağlı şişlikler nedeni ile sinirdeki sıkışma devam edeceğinden şikayetlerde artma bile olabilir. Ancak ilk aydan sonra şikayetlerde belirgin bir azalma hissedilir. İyilşme dönemi sinirdeki hasara bağlı olarak 3-6 ay arasında değişebilir.

Kifoz

Torakal Kifoz ve tedavisi

Mehmet Ali ÖzdemirPostüral BozukluklarSağlıklı Yaşam ve Egzersiz1 Yorum1 Haziran 2013
thoracic-kyphosisTıp dilindeki ismi ile Thoracic Kyphosis, yani kamburluk vücudun doğal eğriliklerinden olan torakal kifozun artmasına verilen isimdir.
Vücudun dik bir pozisyonda durmasını sağlayan vertebral kolon, vücut ağırlığını en ekonomik şekilde ayaklardan yere aktarmak için çeşitli eğriliklerden oluşmaktadır. Bu eğriliklerden torakal kifoz henüz fetal dönemde (anne karnında) geliştiği için primer eğriliklerden birisidr. Bu eğrilik postür bozuklukları, alışkanlıklar, yaşam biçimi ve çalışma şartları ya da çeşitli kas iskelet sistemi bozukluklarında açısal olarak artış gösterir ve tedavi edilmesi gerekn bir sorun haline dönüşür. Tedavi edilmediği taktirde kişinin yaşam kalitesinde düşüş, görünüş bozuklukları, gögüs kafesinin daralması ile solunum problemleri açığa çıkabilir.

Tedavi

Her hastalıkta olduğu gibi torakal kifozda da en önemli nokta kamburluğa yol açacak etkenlerden kaçınılmalı ve vücut kamburluk oluşturacak poziasyonlarda uzun süre tutulmamalıdır.
Torak kifoz postür bozukluğu genellikle egzersiz ile tedavi edilebilir. Aşşağıda verilen egzersizler günde 3′er kere 10′ar tekrarlı setler halinde yapılmalıdır.
1) Ayakta yapılacak egzersizler
Çeneniz geride, başınız dik, kollarınız gövdeye yakın, karın düz olacak şekilde yürümeye çalışınız. Kauçuk tabanlı, kaymayan ayakkabıları tercih ediniz. Yürürken ayaklarınız dışa doğru değil öne doğru baksın.
Bir duvara karşı durup kollarınızı kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırın. Bu esnada karnınızı içeri çekerek belinizi düzleştirmeye çalışın. Bu egzersizi yaparken bir kolunuzu kaldırabildiğiniz kadar yukarı kaldırırken, diğer kolunuzu indirebildiğiniz kadar aşağıyı doğru uzatın. Daha sonra kollarınızı değiştirin.
Ellerinizi arkadan bel ortasına getirin. Eğilebildiğiniz kadar arkaya eğilmeye çalışın. Bu esnada karın kaslarınızın kasıldığını hissedin.
Sırtınızı bir duvara yaslayınız, ayaklarınızı 25 cm kadar duvardan uzağa koyunuz. Dizleriniz hafif bükülü durumda iken baş, omuz ve sırtınızı duvarla temas halinde tutunuz. Bu pozisyonda, duvarla temas halinde iken aşağı-yukarı kayın. Sırt bölgenize plastik bir top koyarak bu egzersizi daha etkili hale getirebilirsiniz.
2) Oturarak yapılacak egzersizler
Başka bölümlerde anlatılan boyun egzersizleri uzun süre oturmaktan kaynaklanan zorlanmaları dengelemek için kullanılabilir.
Otururken omuzlarınızı kaldırabildiğiniz kadar kaldırın. Sonra omuzlarınızı öne, aşağıya ve arkaya hareket ettirerek daireler çizin. Bu hareketi ayakta da yapabilirsiniz.
Arkalıklı bir sandalyede yada taburede oturun. Kürek kemiklerinizi orta hatta doğru yaklaştırabildiğiniz kadar yaklaştırın.
Arkalıklı bir sandalyeye oturun. Sandalyenin kollarından tutarak sırt bölgenizi sandalyenin üst destek noktasına getirerek geriye doğru geriniz.
3) Yatarak yapılacak egzersizler
Dizleriniz bükülüyken sırt üstü uzanın. Başınız ve omuzlarınızı yere koyun. Bu esnada kalça, uyluk ve gövdenizi kaldırarak köprü kurun. Bu egzersizi daha sonra sağ ve sol bacağınızdan ayrı ayrı destek alarak tekrarlayın.
Dizleriniz bükülü iken sırt üstü yatın. Kalçanız çok hafif kalkarken, karnınızı içe çekin ve bel çukurluğunu yere bastırmaya çalışın.
Sırt üstü dizleriniz bükülü iken yatın, kürek kemiklerinizin arasına rulo haline getirilmiş büyükçe bir havlu koyun. Omuzlarınızı aynı anda yere doğru yaklaştırmaya çalışın.
Yüzüstü uzanın önce sağ sonra sol kolunuzu havaya kaldırmaya çalışın. Aynı hareketi karnınızın altına bir yastık koyarak kollarınız yanda iken tekrar ediniz. Bu hareketi yaparken sağ ve sola doğru gövdenizi esnetin.


Spina bifida

Spina Bifida, kalıtımsal eğilim gösteren konjenital bir Merkezi Sinir Sistemi(MSS) hastalığıdır.  Tipik olarak vertebra ve nöral tüpte kapanma defekti, spinal kolonda gelişim defekti ve spinal kolonda veya membranda protruzyon ve displazi ile karakterizedir. Deri üstünde kıllanma, dermal sinüs, renk değişikliği, alt ekstremitelerde deformiteler, bazen hidrosefali(kafa büyümesi), zeka geriliği; ve boyun, gövde, üriner sistem deformiteleri gibi klinik bulgular verir.
Spina bifida çok ciddi bir problemdir ve gebeliğin 4.haftasından başlayarak doktor kontrolü altında ultrason ve kan bulguları incelenerek bu hastalığın olup olmadığı kontrol edilmelidir. Spina bifida, insanda omurgayı oluşturan kemiklerin omurgada bir boşluk veya açıklık oluşturacak şekilde gelişmelerini tamamlayamaması durumudur. Bu doğumsal patoloji hamileliğin erken devresinde meydana gelir. Omurganın arka kısmındaki koruyucu kısım tam olarak oluşmamıştır. Bu gelişim hatası bir veya birkaç omurda bulunabilir. Hastalığın ağırlığının derecesi, spina bifida’nın yerine ve kesenin içerdiği sinir miktarına göre değişir. Bu durumda olan çocuk ve gençlerin büyük bir bölümü idrar ve dışkı kontrolü ile ilgili ciddi problemler yaşar. Spina bifidalı doğan bebeklerin büyük bir kısmında ‘’beyinde su olması” olarak adlandırılan hidrosefali de görülür.
Spina bifida karşımıza pek çok insanda hiçbir semptom ve problem yaratmayan gizli formunda (spina bifida occulta ) gelebileceği gibi meningosel, myelomeningosel gibi sırtta, kese veya kist şeklinde, üzerinde ince bir deri bulunan bir oluşum şeklinde de çıkabilir.
Gizli spina bifida genelde L5-S1 posterior ark defekti verir ve deride kıllanma vardır. Nörolojik semptom vermez ve fizik tedaviye ihtiyaç duyulmaz.
Spina bifida okülta’da ise vertebral ark tamamlanmamıştır. Menink hernie değildir. Bazen kıllanma ve renk değişikliği gibi deri sorunları görülebilir. Spinal kord patolojisi, nörolojik semptomlara neden olur. Bazı hastalarda röntgende vertebral arkta patolojik bulgu olmamasına rağmen, özellikle ayak kaslarında kuvvet dengesiziliği oluşur ve pes kavus deformitesi gelişebilir. Genel olarak cerrahi müdahale gerekmese de hastaların çok iyi takip edilmesi gerekir.
Meningosel tipinde meninks hernie’dir. Spinal kord hernie değildir, sinir dokuları sağlamdır. Nörolojik semptom vermez ve genellikle servikal bölgede görülür.
Meningomyelosel tipinde ise meninks ve spinal kord dokusu birlikte hernie olmuştur. Nörolojik sempromlar vardır. Özellikle lumbo-sacral kısımda görülür. Vertebral kolonun anterior veya posterior tarafında olabilir. Hidrosefali görülür.
Sipina bifidalı hastalarda eğer ön boynuz hücreleri zedelenmişse alt motor nöron lezyonu, spinal kord parçası zedelenmişse üst motor nöron lezyonu görülür.Spina bifidalı hastalara, hastalığın verdiği semptomlara göre ömür boyunca fizik tedavi programı uygulanması gerekir.
Aşağıda ki animasyon videosu Spina Bifida’nın oluşumunu anlatmaktadır

Bankart lezyonu

Bankart Lezyonu ve tedavisi

labrum1Bankart lezyonu omuz ekleminin tekrarlayan çıkıklarını ifade etmektedir. Omuzun ilk çıkığı genellikle şiddetli bir travma ile meydana gelir, ancak daha sonra çok basit hareketlerde bile yerinden çıkabilir. Omuz eklemeni saran labrum yırtığı, humerus kemiğinin baş kısmında ki dejenerasyonlar bankart lezyonuna zemin hazırlar. Bir kere çıkmış bir omuzun çok iyi tedavi edilmiş olsa bile tekrar çıkma olasılığı gençlerde %80, yaşlılarda ise %20 civarındadır. Tekrarlayan çıkıklar omuz ekleminde bozulma ve kireçlenmelere neden olurken omuz çevresi kas ve tendonlarda kalıcı hasarlar oluşturabilir. Ayrıca beklenmeyen zamanlarda oluşan omuz çıkıkları ek sakatlıklara da neden olur. Bankart lezyonun tanısı fizik muayene, çıkık öyküsü ve MR gibi görüntüleme yöntemlerinin yardımı ile konur.
Travmatik çıkıklarda düşme, çarpma ve trafik kazası gibi ciddi travma öyküleri vardır ve bu sebeple ortaya çıkan çıkıklarda labrum yırtığıda gözlenir. Kesinlikle cerrahiye gitmesi gerekir. Atravmatik çıkıklarda ise travma öyküsü yoktur, omuz ani veya tekrarlayan zorlayıcı hareketler nedeni ile disloke olmuştur. Bu tip çıkıklarda fizik tedavi ile anlamlı iyileşme sağlanabilmektedir, bu grup hastaların çok az bir kesimi tedaviye cevap vermeyerek cerrahiye gider.
Cerrahi müdahale de hekimler atroskobik yöntem kullanarak kemiğe taktıkları özel vidalara labrumun yırtık olan kısmını diker ve o noktayı tekrar stabil hale getirirler. Bazı durumlarda eklem kapsülü de daraltılır.
bankart lezyonu cerrahisi

Cerrahi sonrasında hastalar fizyoterapistler eşliğinde rehabilitasyon programına alınırlar. Kol 4 hafta askıda kalır, kolun askıda olduğu dönemde omuz sallama egzersizleri verilir. 4-6 haftalar arasında pasif hareketlerin yanı sıra bazı aktif hareketlere de izin verilir. 6-10 haftalar arasında hastalar bir çok günlük hareketi yapabilir, fizik tedavide hastaların hareket yeteneğinin artırılması hedeflenir.10-12 haftalarda fırlatma hareketi dışında tüm hareketlere,  12-16 haftalar arasnda tüm hareketlere izin verilir. 16 haftadan sonra bazı sporlara, 6aydan sonrada basketbol gibi aşırı kol hareketi gerektiren spora dönüş gerçekleşir.